Oyuncu Çiğdem Tunç, pandemi döneminde yaşadığı zorlukları konuk olduğu programda anlattı. Yaşadığı ekonomik sıkıntılardan bahseden Tunç, “Hayatımı devam ettirebilmek için evimi sattım” dedi.
Türk sineması ve tiyatrosunun usta isimlerinden Çiğdem Tunç, 2. Sayfa programına konuk oldu. Meslek hayatında neredeyse yarım asrı geride bırakan Tunç, zaman zaman yaşadığı zorluklardan bahsetti.
Pandemi döneminde işlerin durduğunu ve bir süre annesine baktığını anlatan Çiğdem Tunç, hayatıma devam edebilmek için evimi sattım dedi.
İşte Çiğdem Tunç’un açıklamaları:
• Hayatımı devam ettirebilmek için pandemide evimi sattım. Nakit sıkıntısı yaşadım. 45 yılda 1 tane ev almıştım. Öyle çok büyük kazançlar olmuyor yaptığım işlerden. Durduğum zamanlar oldu. Anneme baktım. Evim vardı, evimi nakite çevirdim. Alıştığım yerde, alıştığım mahallede kiraya çıktım.
• Ben de geçmişte maddi anlamda istismar edilmiş olabilirim. Hakkım teslim edilmemiş olabilir. Bunlara hak veriyorum. Beni projenin kendisi heyecanlandırmıştır, bir teklif aldığım zaman gözümde dolar işaretleri belirmez. Ben parayı hep ikinci planda düşündüm.
• Soyut bir tiyatrom var adımı taşıyan, onun bir binası yok. Rabbim sana veriyorsa da vermiyorsa da bir hayır vardır. Allah korusun depremli bir ülke… Ben tek başımayım. Bir tiyatrom var. 20 kişi çalışıyor. 2000 kişi çalıştıran holdingler var. Dünya çapında bir kriz.
• Benim karnım doyuyordu, kendimi geçindirecek bir param vardı. Ben kimseye el açmadım. İntihar eden sanatçı dostlarımız oldu. Ev alınır, satılır… alınmazsa da bir hayır vardır.
• Kenara para elbette attım. Her sabah aynaya dimdik bakıyorum. İnsanlar öldü, büyük kayıplar yaşandı, evine ekmek götüremediği için canına kıyan insanlar oldu. Can sağlığı önemli. Ben yine çalıştım, sevdiğim işi yaptım. Sevdiğim insanlar yanımdaydı. Ben inançlı insan olduğum için onun mucizevi yönlerine inanıyorum. Hep korumuştur beni. Allah böyle bir kolunu sıkıntıya sokmaz.
TÜRK TELEVİZYON TARİHİNDE ‘İLK’LERE İMZA ATTI
80’li yılların başında tv dünyasında adım atan Çiğdem Tunç, Hürriyet’e verdiği röportajda meslek hayatını ve unutamadığı set anılarını anlatmıştı:
Televizyonun ilk ‘show girl’ü oldum
“Kahraman Afyonoğlu, büyük yönetmendi ve ‘Bu ikiliye gençlik tapacak, sizi böyle yaratacağım. Dans da edeceksiniz ve oyunculuğunuzu kullanacaksınız’ dedi. Her bir televizyon program çekimini ikinci bir üniversite olarak görerek çalıştım. Çok çalışkan olmasaydım sadece sunucu olarak kalırdım. Bu üretme hissim beni yöneticiliğe kadar taşıdı televizyonlarda. İlk TV seyircisiyle karşılaştığımızda sunmanın ötesinde programın skeçlerinde de yer aldım. Karşılarına akıllı ve uslu bir sunucu çıkmadı. Gençlikle aynı dili konuşuyordum. Bir çığır açıldı. Batı televizyonlarındaki lezzeti getirdik. Sadece konuşan biri olarak değil, show girl olarak da yer almamı istediler.”
Tunç, “Size televizyon tarihinin ilk show girl’ü diyebilir miyiz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Evet, denilebilir. Daha lisedeyken Mehmet Ali Erbil, Derya Baykal’la programlar yapardı. Bayılırdım onları izlemeye. Mehmet Ali ile ben çalışmaya başladığımda işin içine dansı ve şarkı söylemeyi de kattım. Bu özelliğimi daha çok Kanal 6’daki programlarda gösterdim. Konuklarımızı da gösterilerin içine dahil ederdik.”
Kemal Sunal yemeğini evinden getirirdi
Çiğdem Tunç, Kemal Sunal’la başrolü paylaştığı 1984 yapımı “Şabaniye” filminin setinin çok eğlenceli olduğunu söylemişti :
“Bir şekilde efsanelerin bir parçası olmuşum. Bugün bile bu film izleniyor. Kemal Sunal, çok ciddi ve özünde çok ölçülü bir oyuncuydu. Samimi olmazdı ama bu tepeden bakma anlamında değildi. 20 yaşımda o dev sanatçıların yanına sağlam yetenekle gitmeseydim, o set beni yer yutardı. Yönetmen Kartal Tibet bayılıyordu bana. Kemal Sunal, yemeğini evden getirirdi. Gül Sunal’ın yaptığı yemekleri yerdi. Prensipliydi, dışarıdan yemek yemeği sevmezdi. Oturup uzun uzadıya sohbet etmek imkanı da yoktu. Ama çekimlerde verdiği elektrik, bana güvendiğiydi.”
Sanatçı, “Sonrasında neden bu tarz filmlerde rol almadınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Evet, az rol aldım. O dönemki oyuncuların kaşı bile alınmazdı. Yıllardır sarışın geziyorum ama o yıllarda saçım bile boyanmamıştı. Çok doğaldık. Ama televizyona çok âşık oldum. Televizyonun mutfağında da olmayı seviyordum. Gözüm sinemayı çok görmedi.”
HAYAL ETTİĞİM HER ŞEYİ TİYATROMLA YAPIYORUM
Çiğdem Tunç, kendi tiyatrosunu kurma serüvenini şöyle anlattı:
“1994’ten sonra tiyatroda aktif olarak rol aldım. 2016’da taşın altına elime koydum ve tiyatromu kurdum. Tiyatro sadece sahnede yapılmıyor. Bütün gün ofis çalışmanız da var.”
Tunç, “Dönüp baktığınızda nasıl bir kariyer görüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Hayal ettiğim her şeyi bu tiyatromla yapıyorum. Gençken birçok hata yapmışımdır. Efsane yapımlarda rol aldım. Hep alfa kadınları canlandırdım. Aslında ters köşe yapıp kırılgan ve gelgitleri olan bir kadını oynama zamanı da geldi. Benim sabahları yataktan kalkma nedenim tiyatrom ve sanatımın varlığı. Umarım ki yaşam sona erene kadar bu devam eder.”
‘Aşk-ı Memnu’da Firdevs ben olabilirdim
“Üretim arttıkça hep aynı kişileri izler olduk. ‘Aşk-ı Memnu’ filminde rol almak istedim. Firdevs karakterinin bana çok yakışacağını düşündüm. Hatta taliptim o role. Yüz yüze gelip konuşmak istedim yapımcılarla. Ama ben bunu düşünene kadar oyunculuğunu çok beğendiğim Hande Ataizi seçildi. Bana kalırsa o 10 sene genç bu rol için. Farah Zeynep Abdullah’ın fizyolojik olarak annesini ben canlandırabilirdim.”
Çalışırken cinsiyetsizimdir
Çiğdem Tunç’a Google aramalarında çıkan “Tarkan ile bir dönem beraberdi” haberinin gerçek olup olmadığını soruyorum. Sanatçının yanıtı ise şöyle oluyor: “Yanlış o haber. ‘Gecenin Rengi’, diye bir program sunuyordum. Cumartesi gecelerinin en çok izlenen programıydı. Yeni çıkan sanatçılar orada olmak isterdi. Tarkan, Özcan Deniz, Mahsun Kırmızıgül gibi sanatçılar önce bizim programda çıktı. Ben de gencim, güzelim ve program ekranda olduğu için popülarite vardı. Konuk aldığımız her bekar adamı yanıma yakıştırdılar. Program çekimleri biter Stelyo Pipis bizi eğlenceye götürürdü. Her genç ve bekar popçu ile o dönem adım yazıldı. Evlendikten sonra ise konfor oldu. Daha içe dönük yaşamaya başladım.”
Tunç, “Televizyon sektöründe kadın olmak o dönem daha zorlayıcı mıydı?” sorusuna da şu cevabı veriyor: “Hayır, çalışırken cinsiyetsizimdir. Çalışırken ben bir silah arkadaşıyımdır. Star gibi de davranmam asla. Kadın, erkek gibi bir ayrım yapılmıyordu.”
Diziler 50 kişi etrafında dönüyor
“Oynayabileceğim roller var ama televizyonda hep aynı oyuncular var. Bir diziden çıkan alıyor çantasını diğerine gidiyor. Belli başlı 50 kişi var; sektör onların etrafında dönüyor. Kendime yakışacak rolleri bekliyorum. Hiç beklemediğim bir anda gelir o rol. Geleni de fenomen haline getirmek isterim. Oradan gelen gelirle de tiyatromun kapısı açık olur.
Oyuncularıma daha güzel imkanlar sunabilirim bu sayede. Buna ihtiyacım var. Sitem de etmiyorum ama artık o 50 kişinin dışına çıkıverin.”