İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Ezber Bozan Final Gecesi: Kintsugi’nin Sessiz Şiiri, Podyumda Çığlığa Dönüştü:

İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nün yıl sonu defilesi, bu yıl yalnızca mezuniyet değil; adeta bir sanat, kimlik ve direniş kutlamasına dönüştü.
Organizasyonu titizlikle üstlenen Doç. Dr. Sevim Aydinç Bölat, Dr. Öğr. Üyesi Cihan Bahar, Öğr. Gör. Sevim Zabunoğlu ve Araş. Gör. Emel Çolak’ın vizyoner liderliğinde gerçekleşen bu özel gece, genç tasarımcıların yaratıcı gücünü podyumun merkezine taşıdı.
Ve gecenin en çok konuşulan isimlerinden:
Sosyal medya fenomeni, yaratıcı ruh, moda camiasının yeni yıldızı Sahra Ateş oldu.
“Xymera” adını verdiği mezuniyet koleksiyonuyla izleyicileri adeta büyüleyen sahra Ateş, ‘Paradoks’ teması etrafında ördüğü bu koleksiyonla kırılganlık ve gücün büyüleyici dansını sahneye taşıdı.
Her tasarım, bir sır fısıldar gibi sessiz ama çarpıcıydı.
Peki bu koleksiyon neden bu kadar özel?
Çünkü temeli, Japonya’nın yüzyıllara dayanan felsefi bir sanatına dayanıyor:
Kintsugi.
Kırılan bir seramik parçasını atmıyorlar, onu altınla onarıyorlar. Çünkü “kusur” bir eksiklik değil, bir iz; yaşanmışlığın, dayanıklılığın, hikâyenin ta kendisi.
Sahra Ateş de bu felsefeyi aldı, kendi bedenine, kimliğine ve yaralarına uyguladı.
Ve ortaya; altın ipliklerle işlenmiş deriler, kadifeye saklanmış çelişkiler, dev siyah kanatlar ve göz kamaştıran bir dönüşüm hikâyesi çıktı.
“Xymera”, mitolojik bir varlık gibi görünebilir ama onun gerçek gücü; her bir tasarımın altına saklanmış mesajlarda gizliydi:
trans kimliklerin varoluş mücadelesi, toplumun kalıplarına bir başkaldırı ve kırılmaktan korkmadan yeniden yapılan bir benlik inşası.
Ateş’in tasarımları bir giysiden çok daha fazlasıydı;
Finalde izleyicilerin ayakta alkışladığı Sahra Ateş, yalnızca tasarımın gücüyle değil;
aynı zamanda kendi iç dünyasına açtığı o cesur kapılarla, kendi bedenine verdiği estetik cevapla, kimliğine sahip çıkışıyla — kısacası bütünüyle gecenin yıldızına dönüştü.
Yara izlerim kırılganlığım değil; hayatta kalmışlığımın altınla yazılmış hikâyesi.”