Cengiz Aygün'den GİZLİ KALMIŞ GERÇEKLER!.. 'BİR PORTRE

24.06.2019 - Pazartesi 10:15

 Cengiz Aygün'

Dramatik hezimet”

bağıra bağıra geldi. İstanbul ve dolayısıyla Türkiye seçimini yaptı. ‘Ben dememiş miydim’ demiyorum, demeyi de hiç sevmiyorum. Ama sürekli uyardım, ikaz ettim bazen şiddetle dikkat çektim ve 'Hezimet göz göre göre geliyor' dedim.

20 Aralık 2018 tarihli ‘Lütfen tarihi tekerrür ettirmeyelim’ başlıklı yazımda;

Ülkesini, devletini ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı çok seven birisi olarak uyarı, ikaz ve endişelerimi dile getiriyorum.
Belki yazdıklarıma kızanlar, kırılanlar ve hatta sövenler olacaktır.
Seçim arifesinde, “şimdi bunun zamanı mı idi” diyenler olacaktır.
Ama ben gerçek dostum, ıstırap çekiyorum ve üzülüp kaygılanan biriyim.
Üzüntüm ve endişemin şahsiliğimle alakası yoktur.
Bu Parti ve iktidar, ülkemizi 2023 ve 2071 hedeflerine götürecek bir ulvi hareket idi.
Böylesi büyük hedefe odaklanmış bir zihniyetin yıpranmasına, dejenere olmasına ve amaçtan sapmasına dayanamıyorum.
Küresel bazda yeni bir sistem ve yüzyılın oluşum sancıları çekilirken; içe kapanmacı, bencillikle malul ve “oyunda oynaşta” bir aymazlığı hazmedemiyorum.
Sorunları halının altına süpürmek çözüm değildir.
Bir realite var ki; 16 yıldır hiç olmadığı kadar sıkıntılı, sorunlu ve çözümsüzlük içeren bir süreç yaşıyoruz.
Yetki ve sorumluluk verilen kişi ve kafalar gaflet içinde.
İrade ve inisiyatif koyacak, taşın altına gövdesini sokacak ve temsil ettiği makamı kişiselliğinin önünde tutacak yetkililer gününü gün etme peşinde.
Akıl tutulması yaşanıyor adeta.
Bugünün yetkilileri ya tarih okumuyor, ya hiç tarih bilmiyor ya da liyakat ve ehliyet yoksunluğu içinde günübirlik muktedirlik şehvetinin girdabındalar.
Uyarıyorum…
İş işten geçmeden aklımızı başımıza alalım.
Tarihten ibret alıp, ders çıkartalım.
Yoksa emin olun; tekebbür içinde, tembellik döşeğinde, sonradan görme açlığımızla, basiret yoksunu gaflet uykumuz, tarihi tekerrür ettirir ve herkes altında kalır.”

18 Ocak 2019 tarihli makalemde; 

Halk tepkisini yavaş veya geç gösterir ama emin olun mutlaka gösterir ve göstermiştir. Halkın basiretini, kimse yabana atmasın.
Yabana atanlar mutlaka sandıkta bedel ödemişlerdir.”

4 Mart 2019’da ‘Takımda tepeden tırnağa değişim zamanı’ başlıklı yazı ile 10 Haziran 2019 tarihli yazımda;

"Milli takımımıza mağlup olan Fransa’nın durumuna düşülmesin" diye,

Ve en son 17 Haziran tarihli yazımda;

“23 Haziran sonrası; ülke için de, Ak Parti ve hükümet için de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.” diyerek uyarmıştım.

***

Ama görüyorum ki, duyan, dinleyen, kulak asan hiç olmamış.

Bunları yazan birisi olarak neden-niçin polemiğine hiç girmeyeceğim.

Çünkü ülkenin artık dünleri konuşma lüksü kalmamıştır. Sadece dünden ders çıkartıp yarınlara odaklanma tek çaredir.

Çünkü seçim oldu ve İmamoğlu ama-fakat-lakin denmeyecek şekilde, ezici şekilde kazandı.

Hayırlı olsun ve ülkemiz, devletimiz, milletimiz için başarılı bir yönetim diliyorum.

Sonuç hiç de şaşırtıcı gelmedi bana.

Binali Yıldırım’ı yazmıştınız diyeceksiniz şimdi içinizden…

Evet yazdım…

Çünkü Binali Yıldırım’a rağmen kaybedildi bu seçim.

Mağlubiyette belki de en az payı olan Binali Yıldırım’dır.

“Halka rağmen, halk için” yaklaşımı kaybetmiştir.

Muhafazakar-seçkinci elitizmin görgüsüzlüğü ve ezikliğin tekebbür şeklinde iktidar yansıması kaybetmiştir.

“Ben yaptım oldu” zihniyeti kaybetmiştir.

Dün ak dediğine bugün kara deme yaklaşımı kaybetmiştir.

“Halk balık hafızalıdır” şeklindeki yaklaşım kaybetmiştir. Çünkü halk bazı şeyleri unutmadığını net bir şekilde göstermiştir.

İktidar kibri, rehaveti, aymazlığı ve bencilliği kaybetmiştir.

Kutuplaşma, kamplaşma ve siyasal oportünizm kaybetmiştir.

İktidarı “namütenahi- layüsel ve teneşirlik” gören zihniyet kaybetmiştir.

Siyasi galibiyet için her yol ve her türlü iddia mubahtır zihniyeti kaybetmiştir.

Kazanmak için Teröristbaşı’nı bir enstrüman olarak kullanmaya bile tenezzül eden istişare ekibi kaybetmiştir.

Bu seçimi CHP kazanmamıştır; Ak Parti kaybetmiştir, iktidar kaybetmiştir.

Ve korkarım ki, cin şişeden çıkmıştır, basiret ve ferasetten yoksun öngörüsüz danışmanlardan dolayı Cumhurbaşkanı bile tartışılmaya başlanacaktır.

Peki şimdi ne yapılmalıdır…

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

İktidarın önünde kritik üç ay var.

Bu üç ay içinde ekonomi, diplomasi, hukuk, adalet gibi aşağıda söyleyeceğim reformlarla gerçek gündeme geçilmelidir. Eğer bu olmazsa Bahçeli tarafından bir erken seçim gereği dile getirilirse hiç şaşırmam ve siz de şaşırmayın.

Cumhurbaşkanı’nın “değişim” diye özen ve özellikle vurguladığı olgu her kademe ve düzlemde ivedilikle hayata geçirilmelidir.

Acilen ve behemahal başta kabine olmak üzere; bürokrasi, siyasi kadrolarda değişim başlatılmalı, yapısal reformlar hayata geçirilmelidir.

Kazanan belediye başkanlarına yönelik, “çalıştırırız/çalıştırmayız, nasıl iş yapacaklar” gibi söz ve söylemlerden vazgeçilmeli, siyasi farklılıkları zenginlik görecek bir uyum ve ahenk zihniyetine girilmelidir.

Halkta karşılığı olmayan kişilerin dayatılmasından hızla vazgeçilmelidir.

Ben Merkezsağ zihniyetinde birisi olarak, bu ülkede Kürt’le, Türk’le, Laz’la, Çerkes’le, Doğudan, Batıdan, Kuzeyden, Güneyden herkesle, Ak Parti’li, CHP’li, MHP’li, İyi Parti’li, Saadet’li, Demokrat Parti’li herkesle konuşan ve görüşen biriyim.

Gördüm ki; ayrıştırma, ötekileştirme ve kendinden olmayanı yok sayma zihniyet ve yaklaşımına taban bazlı tepki ortaktır.

Halkın böyle bir gündemi yoktur ve bunu ısıtıp ısıtıp siyaset malzemesi olarak kullanılmasından da şiddetle rahatsızdır.

Artık demokrasinin hazmedilmesi dönemidir.

Kazanmak da kaybetmek de demokrasinin ana umdesidir.

Zaten demokrasi bu yüzden demokrasidir.

Kısaca ve özetle; şapka düşmüş kel görünmüştür ve şapkayı önümüze koyarak düşünmek; “nerde yanlış yaptık” diyerek verilen mesajı ve “Zamanın Ruhu” nu okuma vaktidir.